Türkiye: Deprem Felaketinin Ardından Gazeteciler Engelleniyor, Hedef Gösteriliyor

Yer: Türkiye
Tarih: 9 Şubat 2023
Available in: 🇬🇧 English

Kahramanmaraş'ta gerçekleşen ve Malatya, Adıyaman, Hatay, Kilis, Adana, Şanlıurfa ve Diyarbakır'ı da etkileyen 7.7 ve 7.6’lık iki depremin ardından arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Depremden sonraki yıkımı ve yardım bekleyen halkı haber yapmaya çalışan gazeteciler engelleniyor. Urfa’da enkazı görüntülemek isteyen gazeteci Sema Çağlak, iki meslektaşıyla birlikte gözaltına alındı. CFWIJ olarak gerçekleri halka aktarmaya çalışan gazetecileri susturmaya yönelik politikaları kınıyoruz. 

Yıkıcı depremlerin ardından arama kurtarma çalışmaları devam ediyor

Uzmanların son iki yıldır beklediği ve yetkilileri uyardığı Doğu Anadolu depremi 6 Şubat Pazartesi günü saat 04.17'de Kahramanmaraş’ta meydana geldi. 130 atom bombası etkisinde 7,7 büyüklüğünde gerçekleşen depremden 9 saat sonra yine aynı ilde 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem oldu. 

Uzmanlar yıkıcı depremlerin Türkiye’yi Güneybatı’ya doğru 3 metre kaydırdığını belirtti. Pek çok koordinasyon eksikliğiyle birlikte arama kurtarma çalışmaları hala devam ediyor. Birçok bölgede halk arama-kurtarma ekiplerinin, yiyecek ve barınma yardımlarının gelmesini bekliyor. Kar yağışının ve ciddi soğukların hakim olduğu bölgede enkazdan kurtulmasına rağmen hipotermiden hayatını kaybeden vatandaşlar olduğu belirtiliyor.

Depremin 3. gününde sosyal medyaya erişim kısıtlandı

Depremzedelere yardımların koordine edilmesine büyük kolaylık sağlayan Twiter’a erişim üçüncü günde kısıtlandı. Depremin ilk iki gününde enkaz altında kalanlar, yakınlarını bekleyenler, yardım talebinde bulunanlar Twitter üzerinden seslerini duyurmayı başarmış, bu sayede pekçok hayat kurtarılmış ve birçok yere yardımlar ulaştırılmıştı. Depremin üçüncü gününde öğle saatlerinden itibaren ise önce Twitter’a bant daraltma uygulaması yapıldı. Dezenformasyon, provakasyon ve halkı paniğe sevk etme vurgusu yapan hükümet, Twitter’a erişim kısıtlaması getirdi. Bunu takiben kullanıcılar Tiktok ve Instagram’a erişmekte de zorlandı. Deprem bölgelerinde zaten telefon hatları ve internet çekmediği için yardıma muhtaç depremzedelerin iletişimi tamamıyla kesilmiş oldu. Aynı gün gece geç saatlerde Twitter’a tekrar erişim sağlanmaya başlandı.

OHAL ilan edilmesinin ardından gazeteciler engellenmeye ve hedef gösterilmeye başlandı

Depremin ikinci gününde depremden etkilenen 10 ilde üç ay boyunca OHAL ilan edildi. Bunu takiben depremzedelerle röportajlar yapan, yardım bekleyen halkın sesini duyuran gazeteciler alandan uzaklaştırılmaya çalışıldı ve engellendi.

CFWIJ deprem bölgelerindeki gazetecilerle konuştu. Gazeteciler, OHAL ilan edildikten sonra alandaki polislerin kendilerine akreditasyon ve turkuaz basın kartı sorduklarını belirtti. Konuyu valiliklere bildiren gazeteciler valilikteki yetkililerden, durumdan haberi olmadıkları ve gazetecilerin akreditasyona ihtiyaçları olmadığı cevabını aldı. Uzun süre yetkili kurumlar arasında anlaşmazlık yaşandığını aktaran gazeteciler alanda uzun süre bekletildi. 

Gözaltına alınan gazeteciler serbest bırakıldı

8 Şubat’ta Urfa’nın Birecik ilçesinde depremedelerle konuşan ve enkazı görüntüleyen Jinnews muhabiri Sema Çağlak ve iki meslektaşı gözaltına alındı. Polisin yaptığı kimlik sorgulamasının ardından gazeteciler, turkuaz basın kartları olmadığı gerekçesiyle ifadeleri alınmak üzere polis karakoluna götürüldü.

Çalıştıkları medya kuruluşlarının verdiği basın kartlarıyla alanda haber yapan yerel gazetecilere “Birecik’e neden geldiniz?”, “Kurum kartını size kim verdi?” şeklinde sorular sorulduğu belirtildi. Aynı gün gazeteciler, basın kartlarına el konulduktan sonra serbest bırakıldı. 

“Ben yıllardır sahada gazetecilik yapıyorum, böyle bir şey görmedim.”

7 Şubat Salı günü sabah erken saatlerde Urfa’ya ulaşan gazeteci İrem Afşin de CFWIJ’e konuştu. Gözaltına alınan Jinnews ve Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirlerinin de çekim yaptığı yer olan Urfa’daki İpekyol Mahallesi’ndeki en büyük enkazlardan birinde yabancı bir televizyon kanalı ekibiyle çekim yapan Afşin, sabah saatlerinde hiçbir polis veya jandarmanın bölgede olmadığını belirtti. 

Aynı gün öğle saatlerinde alana ulaşan jandarma ve polis ekipleriyle uzun süre hiçbir problem yaşamadıklarını, aksine polisin çekim esnasında kendilerine birçok konuda yardımcı olduklarını belirten Afşin şöyle devam etti: 

“OHAL ilan edildikten sonra gün boyunce çekim yaptığımız binayı gece son bir kez daha çekmeye gittik. Bize ‘Buraya giremezsiniz’ dediler. Biz de bütün gün orada sorunsuz bir şekilde çekim yaptığımızı belirttik. Epeyce bir süre tartıştıktan sonra ‘Tek kamera sokabilirsin, tek kişi girebilir.’ gibi kısıtlamalar getirdiler. Çalıştığım yabancı muhabirin yayında ne anlattığını sordular. Çıkarılan pekçok zorluktan sonra gündüz konuştuğum amirlerden biri bizi tanıdığını söyledi ve ancak öyle alana girebildik.”

Gözaltına alınan Jinnews ve MA muhabirlerinin çekerken gözaltına alındıkları aynı binayı bütün gün ekibiyle çektiğini ve kendilerine hiçbir müdahale yapılmadığını belirten Afşin, ertesi gün durumun zorlaştığını anlattı. 

“Bu sabah canlı yayın yapmak üzere (8 Şubat sabahı) Urfa’daki tek çadırkente gittik. Önce çadırkentin içinde dolaşmamızın yasak olduğunu söylediler. Biz dün burada çekim yapacağımızı söylediğimizde kimde yasak dememişti. Bunu da belirttim ve ‘Artık OHAL var’ cevabını aldık. Uzun uğraşlar sonucu yalnızca 3 aileyle konuşmak ve sabit bir yerde durmak gibi kısıtlamalarla çekim yaptık. Etrafımızda sürekli 10-15 kişilik çevik kuvet ekibi bekledi. 

Akşam yayını için tekrar çadırkente gittiğimizde Urfa’daki çadırkentten sorumlu olan bir polis amiri geldi. ‘Devletimize zeval getirecek herhangi bir şey bu yayında söylenirse ben bu yayını keserim, sizi de buradan atarım. Sana da gerekeni yaparım,’ dedi. Ben gazeteci olduğumu ve gerçekleri olduğu gibi çektiğimizi söyledim. Polis amiri ‘Benim biraz İngilizcem var. Bu yayını dinleyeceğim burada, en ufak kötü bir şey duyarsam o yayını keserim. Sen devleti yabancılara kötüleyemezsin,’ dedi. Uzun süre tartıştık, fakat sonunda yayınımızı zor da olsa yapabildik.” 

Gazeteciler hem engellemeler hem de zorlu şartlarla mücadele ediyor

Deprem bölgesinde çalışan bir diğer gazeteci olan Ceren Kaynak İskit de alanda sürekli bilgi almalarının engellendiğini anlattı. “Deprem bölgesinde şartlar gerçekten çok zor. Diyarbakır'daki ilk günümüzde (depremin ikinci günü) emniyet müdürü enkazı çekmeye çalışırken bizi engellemeye çalıştı. Başka engelleme de Maraş'ta başıma geldi. Cesetlerin içinden tanıdıklarını seçmeye çalışan aileleri çekmeye çalıştığımızda polis bize izin vermedi ve beni tehdit etti. Geçici akreditasyon kartımı gösterdiğimde ‘Burayı terk edin, manipülasyon yapıyorsunuz,’ dedi. Kaç kişinin enkaz altında kaldığını öğrenmek için gittiğimiz yerlerde AFAD ekipleri bize bilgi vermedi. Gerçek rakamları bulmakta gerçekten zorlanıyoruz.”

Depremzedeler için oldukça zor olan şartların kendileri için de geçerli olduğunu belirten İskit, “Bölgeye bağlı olarak kalacak yer bulmak oldukça zor. Özellikle Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman'daki gazeteciler bölgeye geldikleri araçlarda uyuyorlar. Özellikle geceleri hava gerçekten çok soğuk. Ayrıca, elektriğin olmaması başka bir sorun. İnternete ulaşamamak, canlı yayın yapmak istediğimizde ciddi bir engel teşkil ediyor. Ayrıca tuvalet bulmak, yiyecek yer bulmak neredeyse imkansız,dedi.

Gazeteci Gülbahar Altaş da 9 Şubat'ta Diyarbakır’ın Ofis semtindeki enkaz alanında çekim yaparken polis memurlarının gelip bu görüntüleri sildiğini, hatta fotoğraf makinesinin hafıza kartına el koyduklarını anlattı.

“Enkaz yerinden birkaç kare fotoğraf ve bir video çektim. Kısa bir süre sonra iki polis memuru yanıma geldi. Biri hangi kurumda çalıştığımı, akreditasyon olup olmadığını sordu. Yerel medyada çalıştığıma dair kurum kartımı gösterdim ancak bu kartı kabul edemeyeceklerini söylediler. Alanda bulanmamın yasak olduğunu söyleyip kameramı elimden aldılar. İlk önce enkaz alanında çektiğim fotoğrafları sildiler. Sonra kurum kartımın fotoğrafını çektiler. Kameramı alarak içindeki fotoğraflara baktım. Bulunduğumuz alandaki fotoğraflar silindiğini o zaman fark ettim. ‘Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Buna hakkınız yok.’ deyince bu sefer fotoğraf makinemin hafıza kartını da aldılar.”

Alandaki gazeteciler yalnızca polis tarafından değil vatandaşlar tarafından da sözlü şiddete maruz kalıyor

CFWIJ'e konuşan gazeteci Arzu Efeoğlu Gaziantep'te ekibiyle birlikte haber yaparken vatandaşların kendilerine tepki gösterdiklerini, kimliklerini sorduklarını ve sözlü saldırıya uğradıklarını söyledi. Efeoğlu'nun aktardığına göre, 8 Şubat Parkı’nda kendi imkanlarıyla çadır kuran halkın yanına gidip çekim yaparken birdenbire üç erkek kendilerine sert tepki gösterdi, hakaret etti, kimliklerini sordu ve tehditler savurdu. Güvenliklerinden endişe eden Efeoğlu ve ekibi durumu güvenlik görevlilerine bildirdi. 

CFWIJ'e telefonda konuşan ve Twitter'da yaşadıklarına ilişkin paylaşım yapan gazeteci durumu şöyle anlattı:

"Bugün Gaziantep, Şehitkamil, 8 Şubat Parkı’nda kendi imkanlarıyla çadır kuran halkın yanına gittik. Biz soru sormadan etrafımızda toplanan depremzedeler durumlarını anlatmaya başladı. Daha sonra röportaj yaparken o çadırlarda yaşayıp yaşamadıklarını bilmediğim 3 erkek tarafından sözlü saldırıya uğradık. Vatandaş olduklarını ve kimliğimi kontrol etmek istediklerini söylediler. Üniformasından oranın özel güvenliği olduğunu anladığım arkadaş tutmasa içlerinden bir tanesi üzerimize yürümeye başlamıştı. Akreditasyon Kartlarımızı göstermemize ve İletişim Başkanlığı tarafından verildiğini belirtmemize rağmen sakinleşmediler. Kendimizi aracımıza zorlukla attık. Alandan uzaklaştık. Ayrıca tüm bu saldırıyla beraber içlerinden bir kaçı videomuzu çekmeye başladı. Tehditler savurdular."

CFWIJ olarak zaten alanda zor şartlarda çalışan, yiyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını zar zor karşılayan gazetecilere yönelik bir de vatandaşlardan gelen şiddeti, sözlü tacizi ve tehditleri kınıyoruz. Alandaki gazetecilerin güvenliği yetkililer tarafından sağlanmalıdır. Polisi, jandarmayı ve diğer tüm güvenlikten sorumlu yetkilileri, gazetecilerin can güvenliğini sağlamaya çağırıyoruz. Böylesi zor ve gergin bir ortamda basın mensuplarının görevlerini zorlaştıracak her türlü olayın ve unsurun derhal önüne geçilmelidir.

11 Şubat’ta benzer şekilde Fox TV muhabiri Sevgi Şahin de Pazarcık’ta kameraman arkadaşı Ömür Dikme ile vatandaşların sözlü ve fiziksel saldırısına maruz kaldı. Aynı gün Halk TV muhabiri Şirin Payzın ve ekibi de vatandaşların provokatif söylemlerle kendilerine saldırdıklarını Halk Tv yayınında anlattı. Payzın, Antakya’da çöken bir binayı çekerken saldırıya uğradıklarını belirtti.

Aynı gün Artı Gerçek muhabiri Yağmur Kaya yaptığı sosyal medya paylaşımında Yeni Köy Garajında halk tarafından linç edildiğini anlattı. "Benden izin aldın mı beni çekiyorsun" diyerek gazetecinin üzerine yürüyen bir kadın "AK Parti'yi, devleti kötülemek için buradasın, provakatör" deyip Kaya’dan basın kartını göstermesini istedi. Halkı galeyana getirerek gazeteciye saldırmak isteyen kadın polis tarafından uzaklaştırıldı. 

Gazeteci Gülbahar Altaş da halk tarafından hedef alınan bir diğer gazeteci oldu. CFWIJ'e konuşan Altaş, 12 Şubat akşamı Diyarbakır Sümer Park'ta kurulan çadırlarda kalan insanlar arasında bir tartışma çıktığını ve iki grup insanın kavga etmeye başladıklarını söyledi. Altaş, “Ben orada olanları görüntülemeye çalışırken insanlar üzerime yürümeye başladı, görüntü almamamı söylediler. Kalabalığın içerisinde bir grup öfkeyle üzerime yürüdü. O sırada yanımda bulunan gazeteci arkadaşım ve iki vatandaş sayesinde oradan uzaklaştım. Tartışmadan bir süre sonra parktaki görevliler ve polisler olaya müdahale etti,” dedi.

Gaziantep Islahiye’de ekibiyle birlikte çekim yapan gazeteci Şilan Çelik de sivil vatandaşlar tarafından hedef alınan gazetecilerden birisi. Çelik, yaptığı sosyal medya paylaşımında kendisi ve engelli oğlu için çadır isteyen bir kadınla röportaj yaparken dört erkek tarafından hedef gösterildi. Gazeteci yaşadığı olayı Twitter paylaşımında şöyle anlattı:

“Az önce Islahiye’de muhabirimle canlı yayın yaparken bir abla yayınımıza katıldı. Çadır istediğini engelli oğlu olduğunu bildirdi. O esnada 4 erkek yanımıza gelip bizi tehdit ettiler. ‘Devletimizi kötüleyen yayın yapıyorlar,’ diyerek yüzümüzü gösteren videolar çektiler. Yayın bittikten sonra etrafa baktık ama videomuzu çeken kişileri bulamadık. Alenen tehdit ediliyoruz.”

Tele1 muhabiri Hazal Güven ve kameraman Umutcan Yitik de Hatay’da silahlı kişilerin saldırısı girişimine maruz kaldı. Yaşadıklarını sosyal medya hesabında paylaşan Güven, Hatay Defne'ye bağlı Mengüllü Mahallesi’nde arabayla giderken silahlı kişilerin önlerini kestiğini anlattı. "Arabada ne var ne yok indir" diyerek gazetecilere silah doğrultan kişilerden, arabayı kullanan Umutcan Yitik’in camları kapatıp manevra yapmasıyla kurtulduklarını belirtti.

Gazetecilerin durumu polise bildirmesi üzerine şahıslar olay yerinden kaçarak kayıplara karıştı. Güven, yaşadıklarını Twitter’da anlattı:

“Dakikalar önce yağmacılar Defne'nin biraz yukarısında önümüzü kesti. Silah çıkardılar. Kameraman arkadaşım Umutcan, camları kapatıp manevra yapmasa başka bir şey olabilirdi. Hala ellerimiz titriyor. Bölgede güvenlik sorunu çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Çok ciddi.”

Gazeteciler sosyal medyada hedef gösteriliyor

Yalnızca yetkililer değil hükümet yanlısı yayın organlarında çalışan gazeteciler de alandaki gerçekleri haber yapan gazetecileri hedef gösterdi. Yeni Şafak gazetecisi Taha Hüseyin Karagöz, ETHA muhabiri Elif Bayburt’u terör örgütü propagandası yapmakla suçlayıp Twitter’da hedef gösterdi. Gazetecinin fotoğrafını ve basın kartını uzaktan çekip sosyal medyada paylaşan Karagöz, ETHA’nın geçmiş tarihli tweetlerini paylaşarak suçlamalarına devam etti. Pekçok zorluğa rağmen deprem bölgesinde neler yaşandığını bizlere olduğu gibi aktarmak için çalışan gazetecilerin, kendileriyle aynı mesleki ünvanı taşıyan kişiler tarafından hedef gösterilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. 

CFWIJ olarak deprem bölgelerinde yardım bekleyen, enkaz altında yakınlarının kurtulması için dua eden depremzedelerle konuşup oradaki gerçekliği halka anlatan gerçek gazetecilerin engellenmesini ve hedef gösterilmesini kınıyoruz. Yetkililer gazetecilere engellemeler yapmak yerine işlerini güvenli bir şekilde yapabilmeleri için onlara yardımcı olmalıdır. Böylesi yıkıcı bir afet sonrası yalnızca gerçekleri gösteren gazeteciler hiçbir şekilde tehdit elemez, engellenemez, cezalandırılamaz. Bütün bu basını engelleme çabalarının depremzedelere yardım etme yönünde kullanılmasını talep ediyoruz. Gazetecilik hiçbir zaman olmadığı kadar böylesi zor bir kriz döneminde de hiçbir şekilde suç değildir, olamaz da.

 

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, kadın gazetecilere yönelik küresel bir destek örgütüdür. Dünyanın dört bir yanındaki birçok ülkedeki kadın gazeteciler için mentörlük projesine öncülük eden ve kadın gazeteciler için özgür basın ortamına odaklanan ilk örgüttür. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu olarak dünyanın her yerindeki kadınlara yönelik her türlü hak ihlalini ayrıntılı bir şekilde belgelemekteyiz. Bireyler ile kurumları biraraya getiren sistemimiz, kadın gazetecilerin sektörde özgürce çalışmasına yardımcı olmak için gereken deneyim ve danışmanlığı bir araya getirir. Amacımız, kadın gazetecilerin güvenle çalışabileceği ve gelişebileceği güçlü bir mekanizma geliştirilmesine yardımcı olmaktır.

If you have been harassed or abused in any way, and please report the incident by using the following form.

Previous
Previous

Malawi: Police Detain And Charge Journalist For Online Article She Did Not Write – CFWIJ Calls For Charges To Be Dropped

Next
Next

Russia: Journalist and blogger given nine-year sentence for speaking out against the war - CFWIJ calls for charges to be dropped