Coalition For Women in Journalism

View Original

Gazeteci̇li̇kte Kadın Koali̇syonu Kürt Gazeteci̇ler Gününü Kutluyor

Yer: Türkiye
Tarih: 22 Nisan, 2021
Available in: 🇬🇧  English

Bugün Kürt Gazeteciler Gününün 123. Yılı. Mikdad Midhat Bedirhan’ın, 22 Nisan 1898 yılında Mısır’ın başkenti Kahire’de basılan ilk Kürtçe gazetesi, Kürdistan Gazetesi, yayın hayatına başlamasının ardından 123 yıl geçti. Ancak Kürk gazeteciler varlığını sürdürmeye devam ederken birçok baskıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.

Yıllar boyunca, Kürt medyası, Türk hükümeti tarafından sistematik olarak baskı altına alındı ve hala bu baskı devam ediyor. Örneğin, yalnızca kadın muhabirlerin çalıştığı tek haber ajansı olan Jin News’te çalışan gazetecilere gün aşırı gözaltılarla mesleklerinden vazgeçmeleri için sindirme politikaları uygulanıyor. Türkiye’de özellikle kadın gazeteciler her an bir tehditle karşı karşıya kalmalarına rağmen mesleklerini icra etmeye devam ediyor.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) olarak Kürt kadın gazetecilere yönelik vakaları da yakından takip ediyoruz. 2021’in başından beri sadece Kürt kadın gazetecilere yönelik 52 vaka kaydettik. Şimdiye kadar neredeyse 20 kadın gazeteci hakim karşısına yaptıkları haberler ya da sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek yargılandı. Sene başından beri en az dört kadın gazeteci gözaltına alınırken, üçü de sahada haber takibi yaparken saldırıya uğradı. İki kadın gazeteci ise 175 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.

CFWIJ’den Ceren İskit, 1973 yılından itibaren her yıl 22 Nisan’da kutlanan ‘Kürt Gazeteciler Günü’nü, Kürt kadın gazetecilerin Türkiye’de karşı karşıya kaldığı zorlukları, tek kadın haber ajansı olan Jin News’ten Beritan Canözer ve Mezopotamya Ajansı muhabiri Beritan Altan’la konuştu.

Bu yıl Kürt Gazeteciler Gününün 123. yılı. Türkiye’de var olan Kürt medyasının ülkedeki etkilerini sizden öğrenebilir miyiz?

Berivan Altan (B.A.): Türkiye’de Kürt gazetecilerin olması özellikle bölge kentlerinde yaşanan işkence, kötü muamele, hak ihlallerinin daha fazla görünür hale gelmesini sağladı. Kürt gazeteciler, Türkiye’de 90’lı yıllardan bu yana devletin statükocu anlayışı ve bir halka yönelik baskılarını ortaya çıkarma konusunda büyük bedeller ödeyerek, bugüne geldi. Türkiye’de muhalif, özgür, tarafsız gazetecilik ya da devlet güdümünde olmayan bir gazetecilik her zaman zordu ancak bunu yapan gazeteci Kürt ise bu daha da zorlaştı. Bugün Kürt gazeteciler sayesinde köylerde yaşanan işkencelere artık hem Türkiye hem de dünya kamuoyu şüphe ile bakabiliyor. Son yaşanan Van’daki helikopter olayı da bunun en somut örneği oldu. Eğer arkadaşlarımız olayın peşine düşmeseydi orada sivillerin yaşamını yitirdiğini ya da işkence edildiğini öğrenemeyecektik. Bugün Kürt gazeteciler artık gerçeğin hiç de yansıtıldığı gibi olmadığını ve asıl gerçeğin yerinde olayları araştırarak, görülebileceğini hem kendi meslektaşlarına hem de dünya kamuoyuna bir kez daha göstermeye devam ediyor.

Bir kadın gazeteci olarak medyada kadınların varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürt medyasının kadın odaklı haberciliği bu anlamda neleri değiştirdi ya da değiştirmedi?

Beritan Canözer (B.C.): Aslında bu konuda sürekli olarak ana akım medyayı eleştiriyoruz. Tümüyle erkekleşmiş bir zihniyetle gazetecilik yapılıyor. Bu sadece medyada erkek sayısı daha fazla kadınlar daha az sorunu da değil. Bazen 40 erkeğin çalıştığı bir gazetede veya televizyonda tek başına bir kadın büyük işler başarabilir ve değiştirebilir. Ancak bazı kadın meslektaşlarımız da değiştirmek yerine maalesef kabullenmeyi tercih ediyor. Kadın odaklı haberciliği değil, var olanı sürdürmeyi seçiyor. Kadın odaklı haberciliğin olduğu bir ajans ya da gazetede “Kıskanç erkek sevgilisini öldürdü/ Namus için kızını delik deşik etti” gibi başlıklar atılmaz/attırılmaz. Kürt medyasının kadın odaklı haberciliği bu noktada birçok şey değiştirdi. Kürt basınında böyle bir başlıkla karşılaşan oldu mu? Hayır. Sanmıyorum. Mümkün de değil. Çünkü Kürt medyasında çalışan kadın gazeteciler bu eril dili, eril bakış açısını yok etti, karşısında mücadele etmeye ve haberleriyle bunu değiştirmeye de devam ediyor.

B.A.: Kadın gazeteci olmak ya da medya da kadın varlığı bizim açımızdan bize dayatılan erkeklik kodları karşısında bir mücadele alanıdır. Kadın gazetecilerin medyadaki varlığı ya da kendi kimliğiyle var olması da hiç kolay olmadı. Bir alanda kadın çalışan bulundurmak başka bir şey kadının kendi kimliği emeğiyle yaptığı çalışmalara değer biçmek başka bir şey. Kadınlar medya alanında da kendine dayatılan erkek anlayışına karşı, kadın yapamaz anlayışına karşı büyük bedeller ödeyerek, bugün kendi varlığını kanıtladı. Kadının daha fazla çalıştığı medyada hakikatin de daha fazla sorgulandığını görmeye başladık. Kadına yönelik politikalarda daha muhalif, araştıran sonuçlarını öngören ve bunun yaşama yansımasını yansıtan bir habercilik ortaya çıktı.

Beritan hanım sizin de bünyesinde bulunduğunuz ve sadece kadın çalışanları bulunan bir haber ajansı Jin News, önceki adıyla Jinha, neden kuruldu? Bize anlatabilir misiniz? Neden böyle bir ajansa gerek duyuldu? Kadın haber ajansı sizce neleri değiştirdi?

B.C.: Tamamen erilleşmiş ve kadını yok sayan bir medyaya karşı, kadın tarafından bakan bir medyaya ihtiyaç vardı. Kürt basını içinde mücadele eden Gurbetelli Ersöz ve Ayfer Serçe gibi Kürt kadın gazetecilerinin de mirasını devam ettirmekti amaç. Genel basın içinde onların vermiş olduğu mücadeleyi ve kadın gazeteciliğini büyütmek için de kadın ajansı kuruldu. Ve JINHA kurulduğu günden itibaren medyanın diline çok farklı ve tamamen kadın odaklı bir bakış açısı kattı. En çok ilgi çeken yanı “soyisim” kullanmamaktı. Soy ismin de erkek soyunu temsil etmesinden dolayı haberlerimizde haber kaynaklarımızın yalnızca girişte isim ve soy ismini kullanır, haberin devamında ise yalnızca isim kullanırdık. Şu an JINNEWS’te de bu şekilde devam ediyor. Öte yandan JINHA ile beraber alanda kadın gazetecilerin sayısı da görmezden gelinemeyecek kadar artmıştı. Genel medya içerisinde arka planda kalan kadın gazetecilerin emeği ve görünürlüğü JINHA ile beraber arttı. Fotoğrafçısından kameramanına, şoföründen muhasebesine tüm işlerde kadın vardı ve JINNEWS’te aynen böyle devam ediyor.

Erkek gazetecilerin kadın gazetecilere bakış açısını da değiştirdi. Alanda “en iyi görüntüyü erkekler çeker” düşüncesiyle itilip kakılan, “bu işi beceremez” gözüyle bakılan ya da yalnızca “ekran yüzü” olabileceği düşünülen kadın gazeteciler kamera tutuyor, tripod taşıyor ve sahada haber peşinde koşuyordu. Sadece gazeteciler değil, haber kaynakları için de farklı ve ilgi çeken bir durum oldu. İşin başlarında bize güvenmeyen, haber vermek istemeyen, sürekli erkek gazetecileri muhatap alan haber kaynakları bir süre sonra bizi birebir muhatap almaya başladılar. Artık gazetecilik denince özellikle bölgede ilk akla gelen ajanslardan biri JINHA’ydı. Bu nedenle kapatıldık tabiî ki. Çünkü bizimle beraber, haberini yaptığımız kadınlara ve bizi kaynak görenlere de bir mesaj verilmek istendi.

Türkiye’de gazeteciler büyük bir baskıyla işlerini yapmaya çalışıyor. Şu anda birçok gazeteci cezaevinde. Muhalif medya kuruluşlarında çalışan birçok gazeteci de yazdığı haberler ya da sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargılanıyor. Bu bağlamda Kürt kadın gazetecilerin karşı karşıya kaldığı zorluklar nelerdir?

B.C.: Evet, ne yazık ki ülkede her gün bir meslektaşımız ya yargılanıyor ya gözaltına alınıyor ya hakim karşısına çıkıyor ya da alanda haber yapması engelleniyor. Tüm dünyada gazetecilik önemli bir noktadayken, biz burada gazeteciliğin suç olduğuna ikna edilmeye çalışılıyoruz. Yaptığımız haberler suç görülüyor, takip ettiğimiz haberde “gazeteci” kimliğimiz tanınmıyor ve orada “eylemci” olduğumuz kabul ediliyor. Sonra da haber takibinde olduğumuz için yargı karşısına çıkıyoruz. Oysaki biz gazeteciyiz ve “gazetecilik suç değildir.” Yaptığı haberlerle ödül alması gereken arkadaşlarımız, aksine tutuklanıyor ve aylarca cezaevinde kalıyor. Bu başlı başına bir hukuksuzluktur. Meşruluğumuz tanınmıyor, kimliğimiz tanınmıyor. Gittiğimiz birçok haberde sarı basın kartı isteniyor, ancak “bu ülkede kaç tane gazetecide sarı basın kartı vardır” diye soruyorlar mı acaba… Kendi tekelinde çalışan gazetecilerin dışında, yani muhalif basında ya da Kürt basınında çalışan hiçbir gazetecide sarı basın kartı bulmak mümkün değil.

Haber siteleri engelleniyor, yapılan haberlere yayın yasağı getiriliyor, alanda zaten bir baskı var. Yani gazetecilik yapmamamız için her yol deneniyor. Hele de kadın olunca, alanda yaşadıklarınız çok daha farklı olabilir. Duyduğunuz hakaretler, işittiğiniz sözler veyahut bir fiziki temas taciz boyutuna ulaşabiliyor. Çünkü hem Kürt hem kadın hem de gazeteci olunca “her şey mubah” anlayışına sahip oluyorlar. Yargılamalarda da zaten kadın olunca yargılama boyutu da “kadın” olmana göre yapılıyor. Yani bir şekilde oraya geliyor. Hep duyduğumuz “Elinin hamuruyla” söylemini biz de çok duyuyoruz. Elimizin hamuruyla gazetecilik neden yapıyoruz… Biz elimizin hamuruyla değil, elimizdeki kamerayla gazetecilik yapıyoruz. Ve hem erk zihniyete karşı hem de mesleğimizi tanımayan zihniyete karşı bu mesleği güçlü tutmaya ve Kürt gazeteciliğini yaşatmaya devam edeceğiz elbette.

B.A.: Kürt kadın gazeteci olarak aslında bu mesleği seçerken en başta kendi ailendeki bazı değişim süreçlerinde zorluklarla işe başlıyorsun. Kadın olarak başka bir kentte mesleğini yapmayı ailene kabul ettirmen gerekiyor. Bunun yanı sıra erkek meslektaşlarınla birlikte çalışmanın zorluğuyla sahada uğraşmak zorundasın ve evet seni tanımayan devlette başka bir boyut. Sahada tüm bunlarla uğraşırken Kürt olman ve kadın olman aslında ilk hedef haline getiriyor seni. Senin ne tür haber yaptığın ya da neyi haberleştirdiğinden ziyade kimliğinle ilk olarak hedef seçiliyorsun. Sonrasında yaptığın haberler hem iktidarın yansıyan politikalarını teşhir etmek ise kimliğinde de Kürt yazıyorsa zaten potansiyel olarak ‘terörist’ oluyorsun. Bu yüzden bugün onlarca arkadaşımız cezaevinde. Kürt sorunun çözümüne, işkenceye, kötü muameleye ilişkin yaptığın her haber aslında seni “terörist” olarak görmeleri için yeterli bir sebep oluyor.

Bugüne özel eklemek istediğiniz başka bir konu var mıdır?

B.C: Tüm Kürt medyasının, meslektaşlarımın gününü kutluyorum. 1898 yılından bu yana baskıcı zihniyet ne yazık ki değişmemiş ancak Mikdad Midhat Bedirhan’ın inancı, iradesi, mücadelesi de aynı şekilde sürüyor.

B.A.: Bugün Kürt Gazeteciler Günü kutlanıyor. Bir Kürt gazeteci olarak şunu öncelikle söylemek isterim. Bugüne birçok bedel ödeyerek, geldik. Bugün hala da bunun bedellerini ödüyoruz. Ama ne bizden önceki arkadaşlarımız ne de bizler bu bedelleri ödemekten geri adım atmadık. Çünkü biz gerçekten gazetecilik mesleğini toplumu ve hakikati esas alarak yapıyoruz. Bu da aslında ödeyeceğimiz bedelleri bilerek, geldiğimiz anlamına geliyor. Bugün her an tutuklanma ile karşı karşıya kalsak da ya da başka bedeller ödemeyle mesleğimizi, hakikati ortaya çıkarmadan geri durmayacağız.

Çok teşekkür ederiz.

B.C.: Ben de çok teşekkür ederim.

B.A.: Teşekkür ederiz.

***

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, kadın gazetecilere yönelik küresel bir destek örgütüdür. Dünyanın dört bir yanındaki birçok ülkedeki kadın gazeteciler için mentörlük projesine öncülük eden ve kadın gazeteciler için özgür basın ortamına odaklanan ilk örgüttür. Kadın Gazeteciler Koalisyonu olarak dünyanın herhangi bir yerindeki kadınlara yönelik her türlü suistimalin durumunu ayrıntılı bir şekilde belgelemekteyiz. Bireyler ile kurumları bir araya getiren sistemimiz, kadın gazetecilerin endüstride çalışmasına yardımcı olmak için gereken deneyim ve danışmanlığı bir araya getirir. Amacımız, kadın gazetecilerin güvenle çalışabileceği ve gelişebileceği güçlü bir mekanizma geliştirilmesine yardımcı olmaktır.

Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.womeninjournalism.org

The Coalition For Women In Journalism closely monitors the incidents in Turkey with great concern. Since March 8, Women's Day, police violence against women journalists increasingly continues in the country. As the coalition, we urge the Turkish state to provide a free environment for journalists. Following the news is our most fundamental democratic right to report. We demand the immediate release of our detained colleagues. Journalism is not a crime. Journalism cannot be prevented.

If you have been harassed or abused in any way, and please report the incident by using the following form.